Bu yazımı yaklaşık 2 hafta önce yazmayı planlıyordum ancak yazıma konu olan olayı yaşadığımda bir süre gizli tutmam gerekliliği vardı 🙂 Çünkü bir anlamda deneysel bir çalışmanın içerisinde bulunuyorduk ve aynı çalışmayı farklı kişiler de yapacağı için bir süre sessizliğe gömülmemiz gerekiyordu. Merak ettiniz biliyorum, hemen anlatayım hem de büyük bir zevkle 🙂
3 yıl süren Klasik Batı Astrolojisi eğitimimi yaklaşık 4 yıl önce tamamlamıştım ama elbette bu yola çıkan birinin astroloji gibi dipsiz bir kuyuda, ne kadar bilirse bilsin asla tatmin olamayacağı gibi de bir gerçek var. Her bilgi bir diğer bilginin kapısını aralıyor ve temel astroloji bilgileri alındıktan sonra da belli alanlarda uzmanlaşma eğitimleri devreye giriyor. Bundan 6 ay öncesinde ben de URANYEN ASTROLOJİ’nin büyülü dünyasına adım attım ve bu alanda en iyisi olduğuna her geçen gün biraz daha inandığım sevgili hocam Sevilay Eriçdem’in karşısında buldum kendimi.
Uranyen astrolojide orta noktalar, astroidler, kişisel noktalar ve TNP olarak kısaltacağım aslında var olmayan, hesaplamalar ile elde edilen Transneptünyenler ile çalışılır. Henüz temel seviyenin ortalarında olmama rağmen bu astroloji türünün büyülü dünyası her ders beni şaşırtmaya, her geçen gün kendine hayran bırakmaya devam ediyor açıkçası. Ruhun evrimini, kaderin tanımını, kader karşısında kurban psikolojisinden çıkılabileceğinin en eşsiz yolunu ve kahramanın sonsuz yolculuğunda inanılmaz bir rehber olduğunu görüyor, okuyor, çalışıyor ve anlamak için algımın sınırlarını sonuna dek zorluyorum.
Gelelim en güzel doğum haritasının neden bende olduğuna 🙂 Uranyen dersimizde 2 hafta önce bir sınavımız vardı. Soru şu : ” Öldünüz ve bu dünyadan ayrıldınız. Yüce makama geldiniz ve size yeniden bir seçim şansı verildi ve dendi ki “hadi doğum haritalarınızı seçin, istediğiniz gezegenleri istediğiniz burca, eve yerleştirin ve istediğiniz açıları yaptırın. İstediğiniz yaşamın doğum haritasını çizin kısaca 🙂 “
Nasıl kazık soru değil mi? Öyle ya sınıfta herkes temel ve ileri astroloji bilgilerine hakim, bir doğum haritasının neler anlatacağını, hangi gezegenleri nasıl yerleştirirsek ne gibi sonuçlar elde edeceğimizi biliyoruz yani değil mi 🙂 Değil işte… Ne kadar bilirsek bilelim bu soru önce hepimizi bi afallattı. İlk şoku atlattıktan sonra bi düşünmeye başladık tabi. Hmm… Güneşi ve Ay’ı yüceldiği burçlara ve en iyi çalışacağı evlere koyalım, iyicillerden güzel güzel açılar yaptıralım, hatta ben bi de yüzsüzlük edip Sirius, Spica, Regulus gibi kraliyet yıldızlarını da kullanmadım değil yani 🙂 Öyle ya seçim benim, hayat benim, madem bulmuşum bu şansı kullanacağım tabi 🙂 Her şey ilk başta iyi giderken gezegenlerin sayısı arttıkça mutlaka biri diğerine sert açılar yapmaya, düşük (!) evlere koymaktan başka çare kalmamaya başlıyordu. İyi ya birini feda etsem diğeri açıkta kalıyordu… İkisine üçgen açı yaptırsam üçüncüsü mecbur sert açı yapmaya başlıyordu. Neyse diyerek devam ettim zira sert açılar her zaman kötü değil ya aksiyon da olmalı ki evrim devam etsin….
Sınavın ikinci sorusu ardından gelmekte gecikmedi…360 derecelik zodyakta çizdiğimiz haritayı bu defa 90 lık dial haritaya yerleştirip, nataldeki TNP lerimiz ile birlikte yorumlayacaktık. Hadi bakalım buyrun… Natal TNP lerim de gelince benim haritam tam evlere şenlik oldu. O şahane olacağını düşündüğüm hayat bir anda Fredyy’nin kabusuna dönünce bir an durup “ya kızım sen bu kafa ile ölsen, bin defa geri gelsen algın değişmediği sürece boşu boşuna dünyada yer işgal edeceksin” dedim valla ne yalan söyleyeyim 🙂 Algı boyutundadır TNP yani transneptünyenler. Ve öylesine derindirler ki ruha dair ve ruhun bu dünya planındaki deneyimine dair inanılmaz açıklamalar getirir. Ve benim kendim için biçtiğim yeni elbiseye ruhumun o eski transneptünyenleri öylesine dar geldi ki hatta dar gelmekle kalmayıp yorum yaparken bile bi an kağıdı bırakıp çıkmak istedim, o kadar sıkıldım yani kendim için çizdiğim yeni doğum haritamdan.
Aramızdan bazı arkadaşlarımız doğum haritalarını değiştirmediler, gezegenleri şimdi olduğu şekli ile bıraktılar. İlk aklıma gelen şeylerden biri bu olmuştu gerçi ama içimdeki Aslan stelyumu buna razı gelmedi, madem seçim şansım var yürü be kızım dedim kendime 🙂 Ama elbette hoca bu şıkkı bizden önce düşündüğü için de haritasının orijinal halini çizen arkadaşlarımıza, bu defa kendilerine bu yaşamda ilk defa deneyimleyecekleri Transneptünyenleri seçmesini söyledi. Buyurun bakalım 🙂 Bu da öteki soru kadar kazık işte. Poseidon nerede olsa daha iyi? Cupido? Vulkanus nerede beni başarıya ulaştırır? Kronos en güzel hangi gezegenle kombine çalışır? Hades’i napıcaz el mahkum bi yere koymalı. Admetus en güzel kimle çalışır ki en az sorunu yaşarım yaşamımda…Apollonu kardinale mi koysak? Bu seçenekler içinde kayboldu bazı arkadaşlarımız da.
Sonra ne mi oldu? Sınav bitip de üzerinden değerlendirmelere başladığımızda gördük ki hiçbirimiz tam da istediğimiz gibi “şahane” bir harita çizememiştik, hatta çoğumuz şu an sahip olduğu doğum haritasından çok daha sert deneyimleri anlatan haritayı çizmişti bilmeden. Klasik astrolojinin öğretilerine göre “en iyi görünümleri (!) ” yaptırmıştık oysa ama dial haritaya döndürünce yani 12 odalı evi 3 odaya taşıyınca curcuna o noktada kopmuştu 🙂
Şunu bir kez daha deneysel bir çalışma ile ispatladık ki biz o gün o sınavda; mükemmel, tam da istediğimiz gibi bir yaşamın hikayesini çizmek o kadar da kolay değil, özgür irade ile seçim yapsak bile illa ki bi şeyleri elimize yüzümüze bulaştırıyoruz. Evren şahane yerleşimlerle ve şaşmaz milimetrik bir düzende zaten bizim için olabilecek en güzel, bizi geliştirebilecek en mükemmel haritayı çoktan nefes aldığımız ilk anda bize vermişti. Bir insanın bunu düşünüp, tasarlaması ve buna göre de bir haritayı istediği doğrultuda oluşturması neredeyse imkansız gibi bi şey. Bizi bize bırakmadığın için teşekkürler Allah’ım 🙂 Ve şahsen şunu da keşfettim ki klasik astrolojinin temel öğretileri elbette ki hepimizin astroloji adına ilk öğrendiği bilgiler, çok değerliler ama 360 derecelik zodyakta görmeyeceğiniz en ince ayrıntıları 90 derecelik haritada şak diye görüyorsunuz. Bayıldığınız o şahane yerleşimler bi bakıyorsunuz ki kabus gibi, tamamen başka hikayeyi anlatıyor.
Doğum haritanızı sevin, her bir yerleşim çok değerli, mükemmel bir zihnin en ince hesapları ile eksiksiz bir şekilde çizilmiş durumda ve tam da üzerimize, ruhumuza göre zaten. Bizi biz yapan değerlerimiz, yaşamda bizi en ileri boyuta ulaştıracak çok değerli gelişim fırsatları, ruhumuzun en sevdiği, en iyi anladığı terbiye biçimi hangisi ise onunla terbiye edildiğimiz bir haritaya sahibiz emin olun. Bana gelen danışanlarım “çok zor bir haritam var değil mi? Çok zor şeyler yaşadım/ yaşıyorum” der bazen. Ama emin olun bu şikayet ettiğiniz doğum haritası sizin için en doğru, en mükemmel harita ve insanüstü bir akıl tarafından çok ince nüanslarla ilmek ilmek örülerek hazırlanmış muhteşem bir yol haritası. Sadece bu anı değil tüm yaşamın toplamındaki deneyimi de içeriyor üstelik. İlerlettikçe yıl, yıl ya da geriye sardıkça aynı şeklide, görüyoruz ki her olay bir diğeri ile birbirine zekice eklenmiş durumda. Hadi bir adım daha ileri gidelim ve bu haritaya bir de yaşamımızı paylaştığımız eş, ana, baba, çocuklarımızla kombine bakalım. Hiç bir kimse ne tesadüfen hayatımıza giriyor, ne çıkıyor. Hepsi ama hepsi hesaplı, planlı ve şaşmaz bir düzen içinde, şifrelenmiş şekli ile de doğum haritalarımızda gizli.
Doğum haritamı çok seviyorum ve Uranyen bakış açısı ile de çok daha farklı açılardan baktıkça daha da çok seviyorum. Siz de doğum haritalarınızla barışın bence eğer küstüyseniz, gördüğünüz “zor” (!) denebilecek görünümleri anlamaya çalışın. İyi astroloji bilen birinden ve ayrıca sadece astrolojinin teknik kısmı ile yetinmeyip bu bilgisini başka disiplinler (teoloji-metafizik-felsefe-psikoloji gibi mesela) ile birleştirerek daha geniş bir boyuttan bakarak size anlatabilen birinden danışmanlık alın ve size açıklasın neden o gezegen öyle yerleşmiş? Neden o açıyı, o yerleşimi yaparak sizi zorluyor? Ne var bunun altında ve neyi anlamınız için gözünüze gözünüze bi şey sokuluyor? Kadere mahkum olmayarak ve bize verilen en değerli armağan olan irade ve tercih yapma fonksiyonunu etkin kılarak, algımızı açarak, idrak ederek, sistemi ve sistemin işleyiş biçimini de kavrayarak yeniden bakın bakalım o şikayet ettiğiniz şey size farklı görünmeye başlayacak mı? Bilgiyi bilince çıkarmadıkça o bilginin yaşamımızda bi anlamı olmayacaktır emin olun, bilgi “hikmete” dönüşmedikçe algıladığımız, kendimizce yorumladığımız şey güdük kalacaktır öyle değil mi? Sakın astrolojik danışmanlık aldığınız kişinin sizin enerjinizi düşürmesine, negatif denebilecek yorumları ile umudunuzu çalmasına, geleceğinize ipotek koymasına da izin vermeyin.
Herkese şahane bir gün diliyorum…
Danışmanlık hizmeti için bana ulaşmak isteyenler astrolojirehber@gmail.com dan ya da aşağıdaki formu doldurarak ulaşabilir.
Sevgi ve ışıkla, gökyüzü rehberimiz olsun….
Hülya DEĞER Dip. ASA
Süper bir yazı, anlayana çok şey anlatıyor. Bende yerinizde olsam aynı şeyleri yapardım. Sonunda tevekkül etmek büyük kazanç. Teşekkür ederim.
Sevgiler,
Nilgün
BeğenLiked by 1 kişi
Ben teşekkür ederim Nilgün hanım, sevgiler…
BeğenBeğen