” Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işıklar yanardı evlerde,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken,
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,
Biz kimseyi aldatmamışken,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,
Eskidendi, çok eskiden.
Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti… ” MURATHAN MUNGAN
20 Temmuz 2020, İstanbul’a göre saat 20:32 de YENGEÇ burcunun 28. derecesinde yeni bir ay doğacak. AY sevdiği, en çok rahat ettiği, doğasının tüm yönlerini cömertçe sergilemekten hoşlandığı YENGEÇ burcunda olacak olmasına da anın haritasında tam karşısına geçen SATÜRN onun arzu ettiği huzuru, güveni ve tatmini sağlamasının önündeki engellerin olduğunu vurgulmakta. Bu yeniay için SATÜRNYEN sıfatını koymak sanırım yanlış olmaz. Yeni başlangıçları anlatır normal şartlarda yeniay zamanları, AY ve GÜNEŞİN gökyüzünde kucaklaştığı bu anlar yeni bir döngü başlatırlar ve AY bu andan sonra yavaş yavaş büyümeye başlar. Bir umudun, bir hevesin, bir amacın ya da isteğin büyümesini sembolize eder aslında bu döngü. Ve fakat bu defa SATÜRN yeniayın tam karşısında; korkularımızı, güvensizliklerimizi, endişelerimizi ve negatif denebilecek duygu durumlarımıza vurgu yapıyor olacak. Pek çoğumuz tuzağa düşürülmüşlük hissi ya da arzu ettiğimiz doyumu bulmamaktan kaynaklanan endişeleri yaşıyor olabiliriz bu günlerde. Evimiz, yurdumuz, yuvamız, annemiz, ailemiz, anne bildiklerimiz çevresinde dönüyor olabilir bu ara endişe bulutları…Evliliği ile sınav verenler, aile büyüklerinin sağlığı ile sınav verenler, çocukları adına endişe bulutları arasında kaybolanlar….Kişisel doğum haritalarınızda YENGEÇ burcunun hayat bulduğu alanda oluyor tüm bu olaylar ama elbette ÖNCÜ BURÇLAR (Koç-Terazi-Oğlak-Yengeç) da gezegenleriniz ve özel noktalarınız da bu etkilerden nasibini alıyor…Her birimizin doğum haritası kendine özel, her birimizin doğum haritasının anlattığı hikaye kendi kişisel yaşamını bağlıyor.O yüzden ki ben tek tek burçlara göre yazmayı çok sevmiyorum ve bu yönde beklentileri olan sevgili okuyucularımın bu beklentisini karşılayamadığım için de özür diliyorum şimdiden.
İstanbul’a göre anın haritasında 0 derece KOVA burcu yükselmekte, 0 derece astrolojik olarak yeni başlangıçları, bu başlangıçların hissettireceği acemilikleri anlatır. Yeni koşulların, durumların, ilişkilerin hemen yanı başımızda olduğunu anlatıyor bu sembolizma. Yükselen ile Uranüs’ün tam orta noktasına NEPTÜN düşmüş durumda; bu da ilişkilerimize dair ani gelişmelerin, ayrılıkların, hayal kırıklığı denebilecek olayların, kayıpların altını çizmekte . Duygusal olarak üzerimizde hissettiğimiz baskıların, birleri tarafından sindirilmenin, ezilmenin, bastırılmanın yarattığı öz güvensizlik ve kararsızlıkların yarattığı bıkkınlık hissinin önemli kararlarımızı vermenin de önünde bir engel teşkil ettiğini anlatıyor.
Yeni ay gerçekleşmeden hemen önce AY JÜPİTER ile, Yeni ay dan hemen sonra ise SATÜRN ile karşıtlık yapacak. İlk önce en büyük benefik gezegen; hemen sonra en büyük melafik gezegen ile gerçekleşecek bu karşıtlıklar bile bu yeniayın temasını gözler önüne sermekte. Abartılı duygusallığın, gerçekleşmesi belki de imkansız denebilecek özlemlerimizin, aşırı sevgisizliğin yarattığı duygusal açlığın ya da tam tersi annemizin kollarındaki o cennet günlerimizdeki gibi masumane duygularımızın hissettirdiği aşırı güven duygusunun tedbirsizliği ilk vurguyu oluşturuyor: yani Ay-Jüpiter karşıtlığı. Hemen ardından ise AY bu sembolizmasını SATÜRN’e aktaracak yani; duygusal kırgınlık, küskünlük, beklentilerimizin önündeki duvar gibi duran hayatın katı gerçekleri ve buna uyumsuzluğun getirdiği engeller… Kendimizi sevilmiyor hissetmek de mümkün, duygusal tatminsizliğin yarattığı kırgınlık duygusu da. Güvensizlikler ve tatminsizlikler ne kadar büyükse hayatla aramızdaki duvar da o kadar büyük olacaktır….
Anın haritası KASE tip haritaya örnek ve Apeks durumunda JÜPİTER var . JÜPİTER bir haritada fokal durumda olduğunda imkansızı elde edebileceği düşüncesi verir kişiye. Kör bir iyimserlik, şansa fazlaca güven duymak, önündeki gerçeklerle yüzleşmek, sağlıklı bir muhakemede bulunmak yerine geleceğe dair beklentilere kaptırmak çok mümkündür. Hayattaki sorunlara gerçekçi bakış açısı ile yaklaşmak her zamankinden daha zor olabilir. Başkalarından aşırı beklentili haller ise ilişki sorunlarına neden olur kolaylıkla. Oysa JÜPİTER fokal durumdayken olumlu anlamda kendi deneyimlerimizin içerisinden elde ettiğimiz bilginin, bilgeliğe dönüşmüş şeklini anlatır. Ve bu öyle bir iç görü ve bakış açısı katar ki kişiye, bu deneyimi hayatının her alanına sağlıklı bir şekilde yansıtabilir. Hayatın içerisinde umut denilen kılavuzu takip ederek ama umutların peşinde de oradan oraya savrulmadan, kör bir inatla olmazı oldurmaya çalışmadan dengede kalarak, olumsuz deneyimler yaşasa bile bunların içerisinden alması gerekenleri alıp, yola devam eder kişi…
NEPTÜN’ün Jüpiter- Plüton ikilisine ve Ay-Güneş ikilisine gönderdiği ılımlı açılar anın haritasını değerlendirirken hepimize umut vermesi adına çok önemli kanımca. Her ne yaşıyorsak yaşayalım, nasıl bir sürecin içerisinden geçiyorsak geçelim, bu ılımlı açılar vicdanımızın sesini bu süreçte bira daha açmamız gerektiğini, merhamet duygularımızın önce kendimize, ardından sevdiklerimize ve çevremizdekilere yöneltmemizin bizi daha iyi hissettireceğinin altını çiziyor. Olan biteni, yaşadıklarımızı sağlıklı bir iç görü ile birleştirmek ve nerede akışta kalınması, nerede durumlara müdahale edilmesi gerektiğinin ayrımına varmak da mümkün elbette bu açısal kontakların ortaya çıkarttığı enerjilerin etkisinde.
Mesnevide bir hikaye var, okumuş olanlar bilirler. Hikayede “kulağıma davul sesi geliyor ” der sağır olan kişi. ” Aaa evet, evet ben de gördüm, pehlivanlar güreşe tutuşmuş” der gözleri görmeyen. ” O zaman ne duruyoruz, hadi hemen gidelim” der bacakları olmadığı için yürüyemeyen… İşte bu yeni ay dönemi sınırlarımızı ne kadar bilip bilmediğimiz, bu sınırlarla ne kadar sağlıklı yüzleşip yüzleşemediğimiz, kendimize ne kadar objektif olup olmadığımız konusunda teste tabi tutulabiliriz. Umarım her birimiz bu testlerden alnımızın akı ile çıkabilir, gelecek güzel günlerin kalbimize fısıldadığı ilhamı duyabiliriz…
Sevgi ve ışıkla gökyüzü rehberimiz olsun…
Hülya DEĞER Dip.ASA
18.07.2020, İstanbul