Bugünden itibaren etkisine girdiğimiz Balık Burcunda bulunan Mars ile Yay burcunda bulunan Satürn arasındaki kare açı etkili olmaya başlayacak ve yaklaşık 10 gün kadar doğum haritalarımızda Balık ve Yay burcunun ifade bulduğu hayat alanlarında gerilimi hissetmeye başlayacağız. Bu alanlarda cesaretimizin olup olmadığı sınanacak ve kendi gerçeğimizle yüzleşme durumunda kalabileceğimiz olaylar yaşamaya başlayacağız.
Her doğum haritasında kendine özel genel etkiler ortaya çıkacaktır elbette ama ben genel olarak bu astrolojinin iki kötücül gezegeninin, bu stresli açı altında nasıl çalışabileceği yönünde deneyimlerimi ve gözlemlediklerimi paylaşmak istiyorum.
Mars temel anlamı ile bizi harekete geçiren, cesaret ve mücadele etme yeteneği kazandıran gezegendir. Tüm gezegenler gibi çalışma prensibi ise içerisinde bulunduğu burca ve haritadaki kondisyonuna bağlıdır. Satürn ise hayatın katı gerçekleri, şartları ve sorumlulukları, bizim de bunlar karşısında limitlerimiz ve de bunlarla karşı karşıya kaldığımızda hissettiğimiz korkudur.
Satürn ve Mars birbirine meydan okuduğunda hem kendimizle hem de başkaları ile mücadele etme yeteneğimiz baskılanır ve korku , engellenmişlik duyguları da buna eklenince kendi kendimizi sabote edecek olayların içerisinde buluveririz kendimizi. Cesaret ve öz güven mücadelesi verebileceğimiz türde olayların içerisinde çabalamamız da olası bu süreçte.
Bu yazıyı yazmak istememdeki asıl neden bu bu gerilimli açıya, natal doğum haritasında sahip olan kadınlara dikkat çekmek istememdi aslında. Elbette harita bir bütündür ve bunun kendi içerisinde ortaya çıkaracağı olasılıklar ve sonuçlar özeldir ama tek başına bu açıyı ele aldığımda Mars ile Satürn zorlu açısı kadının içindeki eril doğadan korkmasına, cesaretini ve öz güvenini bastırmasına, ileri boyutta ise erkeklerden korkmasına, hayatına sert, kaba, zalim ve kendisini kısıtlayan erkekler ve bunlarla yaşayabileceği zorlu deneyimler çekmesine neden olabilmektedir.
Küçük yaşlarda aile içerisinde ya da hayatında otorite figürleri ( baba, patron ya da eğer öyle görüyorsa eşi) ile yaşanabilecek şiddet, baskı ya da korku oluşturacak durumlar, cinsel anlamda sorunlar ve tacizler de söz konusu olabilir. Kendini ifade edememiş ve kabul edilmemiş öfkesi yine kendine dönerek hem kendine hem de en yakınındakilere de dönebilir. Sözel ya da fiziksel şiddet ve taciz de bu durumlarda kalan kadın da ironik bir şekilde yine kendi eli ile kendisi tarafından en yakınındakine, genelde de kendinden daha güçsüz olana yönelebilir, örneğin çocukları gibi.
Sadizm’in kurucusu Marquis Sade’nin doğum haritasında Yengeç burcunda kavuşan Satürn- Venüs ile Koç burcunda bulunan Mars arasında böyle zorlu bir açı vardır. Ya da zalimliğin ve insan hayatına dair gösterebilecek en acımasızlığın yaşamış en önemli temsilcilerinden Hitler’in Aslan burcundaki Satürn ile Boğa burcunda bulunan Venüs Mars kavuşumunun kare açısı da bunun bir örneğini göstermekte. Zalim bir babanın elinde büyüyen, ilk gençlik çağlarında temel güven ve saygınlık duygusunu sağlıklı bir şekilde oturtamayan birinin ilerleyen yaşlarda neler yapabileceğini tüm dünya ne yazık ki acı ile tecrübe etti Hitler örneğinde.
Bu gezegenler arasında sert açısı olanlar bir şekilde kendinden zayıf olabilecek partnerleri de kendine çekebilirler. Kendisi için tehdit oluşturmayan, rekabet etmeyecek, bir şekilde kendine fiziksel, sözel, düşünsel ya da ekonomik düzeyde meydan okumayacak eşleri tercih edebilirler. Kızgınlık ve yetersizlik duygusu da bu iki kötücül gezegenin kötücül tipteki açısal ilişkilerinde yaşanacak depresyonun temelini oluşturabilir. İyi de nedir o zaman çaresi bunun? Cevap için gözümüzü Mars’a çevirmek gerekiyor, Mars içerisinde bulunduğu burçta ne istiyorsa, nasıl ifade edilmek istiyorsa ona dikkat etmek gerekiyor.
Şu an Mars Balık burcunda. Mars’ın arzu ettiği cesaret ve kararlılık enerjisinden yoksun bu burçta. Balıktaki Mars dışarıdan bakıldığında tahmin edilmesi zor ama çok yoğun bir ruhsal gücü anlatır. Sezgiler kişiyi harekete geçirir. Elbette ki kişinin farkındalığına bağlı olarak bu yoğun sezgiler olumlu anlamda kullanılabileceği gibi dağınık, amaçsız ve kaos içerisinde harekete de neden olabilir. Görünen şeylere boyun eğmeden, görünenin ardında da bir takım güçler olduğunu düşünerek, kendinin ve gücünün farkında olarak hareket etmek gerekmekte bu dönem içerisinde. Bir anlamda spritüel savaşçı olabiliriz içimizdeki güce ulaşmak adına. Göründüğümüz kadar olmadığımızı, içimizde sonsuz ve sınırsız bir güç olduğunu fark etmek ve bunu olumlu anlamda harekete geçirmek gerekiyor. Pasif çözülmeler, küsmeler, alınganlıklar, “Bunu bana nasıl yaparsın !” tarzında karşımızdakine vicdan azabı çektirecek ve kendisini kötü hissettirmeyi amaçlamak yerine; kendi tavrımızı ve tarzımızı sağlıklı ve doğrudan ortaya koymamız gerekmekte. Balıktaki Mars bence şöyle de bir risk taşıyor, sağlıklı yollardan açığa çıkamayan öfke ve cesaret en çok da alkol ya da çeşitli madde alımları ile ortaya çıkabilir. İki kadeh bir şey içip de kükreyenler, asanlar, kesenler olabilir bu süreçte aman deyim 🙂
Bu transit etkisi altında yavaş ve tedbirli ilerlemek önemli çünkü dikkatsizlik başarısızlığa kapı açabilir. Kendimizi göstermeye çalışırken içimizde bizi ha bire dürtükleyen yetersizlik duygusu tavan yapabilir ve bu da rahatsızlık verici olabilir. Gerçekte aslında bizde hiç de olmadığına inandığımız şey için çabaladığımızı hissedebiliriz. Bu cesaret olabileceği gibi, fikir de olabilir, para da olabilir, statü de olabilir … Mars’ın arttırdığı endişe ve kuruntular bizleri yeteri kadar sorumluluk almaktan, etkili olmaktan alıkoyabilir. Ne yaparsak yapalım başarılı olamayacağımızdan korku duyabiliriz. Aslında gökyüzünde olan şey; kendimizin en iyi versiyonunu açığa çıkarmak adına cesaret ve sorumluluk duygularımızı sınamak ve bizleri şu an bulunduğumuz durumdan daha iyi bir konuma taşımak. Bunun için de gizli ve derinlerde yatan ve belki de uyuyan cesaretimizi uyandırarak, yolumuzu bulmamıza yardımcı olmak.
Eğer bu günlerde değer verdiğiniz ve saygı duyduğunuz kişilerden cesaretinizi kıracak, öz güveninizi zedeleyecek sözler duyar, davranışlar görürseniz ya da kişilerden bağımsız olarak bu tip olayların tam ortasında kalırsanız; onların bu değerlendirmelerine kızmak ya da korkmak yerine, başımıza gelen, kendimizi içinde bulduğumuz olaylarda paniğe kapılıp, kaosa sürüklenmek yerine, sizin kendiniz hakkında gerçekte kim olduğunuzun ve kapasitenizin ne olduğunu görmeniz yönünden yaşanan gerekli olaylar olarak görüp, bu süreci olumlu anlamda değerlendirebilirsiniz. Eleştiri ya da engelle karşılaşılan durumlarda o anki ruh haline göre duyguların etkisi ile karar verip, fazla derin ve gerçekçi düşünmeden harekete geçersek sonrasında pişmanlık duyabileceğimiz olaylarla karşılaşmak mümkün çünkü.
Hepimize, özellikle de biz kadınlara içimizdeki eril güçle sağlıklı olarak bağlantıda olacağımız, gücümüzü ve cesaretimizi kendimize olan güvenimizden alacağımız günler diliyorum…
Sevgi ve ışıkla, gökyüzü rehberimiz olsun…
Hülya DEĞER Dip. ASA