30 Nisan’da, saat 03:58 de, Akrep burcunun 9. derecesinde AY, Boğa burcunun 9. derecesindeki Güneş’e karşıt duracak, her dolunay zamanı gibi bilinçli yanımızla, bilinçsiz yanlarımız, içimizdeki erkekle- dişi, aydınlık tarafımızla karanlık tarafımız, görünen “ben”imiz ile gölgede bekleyen, görünmeyen “ben”imizin zıtlaşmasına tanık olacağız. Dolunay zamanları gece gökyüzünde, AY kocaman ve pırıl pırıldır. En derin, gölge “ben” lerimizi aydınlığa kavuşturmaya, görünür hale getirmeye çalışırcasına tüm ışığını yansıtır ki ondandır dolunay zamanları gerginlikler, huysuzluklar, olayların ve insanların üzerimize üzerimize geliyormuş hissi.
Dolunay 9 derece Akrepte. Anın haritasında 15 derece Balık burcu ile birlikte NEPTÜN yükseliyor. Dolunayın modern ve klasik yönetileri, Mars ve PLÜTON Oğlakta kavuşumda, dizpozitörleri Satürn kendi burcunda Oğlakta ve retro yapmaya devam ediyor. Akrep’teki AY, Satürn ve Neptün ile uyumlu açılar yapıyor.
Kim ne derse desin bu bir ŞİFA dolunayı! Gölgelerimizle bizi karşılaştıran, hazır olanlara rahmet ve şifa enerjisinin bolca gökyüzünden yeryüzüne aktığı; henüz hazır olmayanlar için ise bir tür uyandırıcı, fark ettirici ve belki de zorunlu olarak dönüştürücü.
AKREP burcu söz konusu olduğunda tutku, hırs, rekabet ve gözü kara ölüm-kalım mücadelesi de vardır; derinleşme, zorlukla da olsa elde ettiğimiz şeyler, krizlerin içinde kendi gölgelerimiz, hayvani doğamız ile yüzleşerek dönüşme de.
Sabır testinden, dayanıklılık sınavlarından geçtikten sonra bambaşka insan olmak da vardır; kendi kör inadının kurbanı olmak da. Derin dönüşümler, sorgulamalar vardır AKREP doğasında, yüzeyde kalan ile yetinmez, görünen ile tatmin olmaz insan ve derinleri kurcalamaya başlar. Şifa adına yapılan her tür çalışmalar, meditasyonlar en değerli “bilgiyi” bulup açığa çıkartırken AKREP zamanlarında; kendi zehri ile kendi kendini sokmak, başkalarını rahatsız etmek, acıdan beslenip kendi gölgelerinde başkalarını da boğmak, hapsetmek de mümkündür.
Bu bir Şifa dolunayı. Ay’ın önünde olumlu açılar var. Değişime, dönüşüme hazır olanlara, sağlam bir zemin isteyenlere, kalıcılık isteyenlere, yaşamda ilerlemek adına hafiflemek ve manevra alanını genişletmek isteyenlere çok iyi gelecektir. Neler sizi ilerlemekten alıkoyuyor? Hangi olaylara takıldınız ve ilerleyemiyorsunuz? Bu olaylarda sizin payınız ne? Neyin hamallığını yapıyorsunuz hala? Yaptınız da ne oldu? Ne ummuştunuz o kişiyi ya da olayı sırtlanıp, yüklenip taşımaya karar verdiğinizde? Şimdi durduğunuz noktada boşa hamallık yapmışım diyorsanız eğer tam bir bırakma, sadeleşme ve arınma dolunayı içindeyiz, şifa olsun….
Kötü yanlarımız, hayvani doğamız ile de yüzleşebiliriz. Öyle ya hepimiz insanız. Yok mu hiç “ah keşke… ile başlayıp kendimizde olmayan ama başkasına olduğunu görüp iç çektiğimiz şeyler? hadi bi adım daha öteye gidiyorum, yok mu hiç kıskandığınız şeyler?Kıskandığınız için belki de hayatınızda tutmak istediğiniz, gitmesin, bırakmasın korkusu ile sıkı sıkı yapıştığınız ve canından bezdirdiğiniz yok mu? Takıntı yaptığımız şeyler yok mu? Vardır illa ki, insanız çünkü. Kendi kendimizin en ilkel, hayvani, içgüdüsel yönlerini de bi görüp, yüzleşip ardından şifaya dönüştürebiliriz bu dolunay döneminde. Anlamsız bulduğumuz, bizi değersizleştirmekten başka bir işe yaramayan o olmazsa olmazlarımız, hırsımız, bencilliğimiz, öfkemiz de nasibini alabilir bu dönüşümden eğer gönlümüz varsa. Haritalarımızn AKREP evinde acilen el atılması gereken, sadeleşip düzenlenmesi gereken, kriz yaratan ve çözüm bekleyen bir şeyler var ve bizlerin oraya şifa getirmesini bekliyor. Bu dolunay işte akrebin zehrinin panzehire dönüşmesi anlamına da gelebilir, gerekiyorsa kesip atmak, yaraya tuz basmak gerekebilir.
Artık eskisi gibi olmamak, hiç bir şeyin de artık eskisi gibi olmayacağı gerçeği ile yüzleşiyoruz bu dolunayda ve yükselenle birlikte şefkatin, merhametin, ilahi sevginin gezegeni NEPTÜN boşuna aynı anda yükselmedi. Hayatı kabullenebilene, yolunu sevgi ve merhametle yürümeye hazır olana, içinde bulunduğu şartlar ile hayatın ona sundukları arasındaki farkı idrak ederek, elinden geleni yapıp sonra da “benim değil, senin dediğin olsun” diyebilene yol gösterilecektir evren tarafından. Yaşamlarımız üzerinde kontrol edemediğimiz, böyle bir şansımızın olmadığı dönemler vardır ki buna “kaderin tecellisi anları” diyoruz. Akrep’teki AY, Ay Düğümleri ile kare açıdan çalışıyor ki, her birimiz kendi kaderimize giden yolda, kendi gerçeklerimiz ile yüzleşmek; yapmamız gerekeni yapıp, yapamadıklarımıza tevekkül gösterip yol almak durumundayız.
En derin yaraların şifalanacağı, kendi gerçeğimize uyanacağımız güzel bir dolunay diliyorum. Sevgi ve ışıkla, gökyüzü rehberimiz olsun…
Hülya DEĞER Dip. ASA