28 EKİM AKREP BURCUNDA YENİAY: GİZLEDİĞİN HER ŞEYİ BİLİYORUM…

new-moon-30-october-2016

28 Ekim tarihinde Ay ve Güneş AKREP burcunun 4. derecesinde kavuşarak yeni bir döngü başlatacaklar. AKREP burcuna yoğun bir vurgu var gökyüzünde. İlişkilerimizi ve alma- verme dengemizi anlatan VENÜS, iletişim dilimizi anlatan MERKÜR de Akrep burcunda konumlanmış durumda.

Yeni ay anın haritasında 1. evde yani kendimizi en görünür kılmaya çalıştığımız alanda ama Yükselen Terazi burcuna göre paramız başta olmak üzere, maddi-manevi tüm sahip olduklarımızı anlatan alanda da vurgu var haritada. Yeni ayın en dikkat çekici görünümü ise değişimlerin ve sürpriz yeniliklerin habercisi URANÜS ile partil karşıt açı ilişkisi içerisinde olması. En baştan söyleyeyim hiç lafı döndürüp dolaştırmadan; zor bir yeni ay süreci bu. Hiç hesapta olmayana, beklenmeyene adım attığımız ve belki de hazır olmadığımız anda  kucağımızda bulacağımız yeni koşulların içinden geçmekteyiz. Esnek olan, değişen şartlara uyum sağlama becerisi gelişmiş olanlara fayda sağlayacaktır elbette ama genel olarak Sabit burçlar (Akrep-Boğa-Kova-Aslan) başta olmak üzere doğum haritalarında Sabit Nitelikte gezegen yoğunluğu olanlar, MC, ASC ve Ay Düğümleri gibi özel noktaları bu burçlarda olanlar adına gergin, sürtüşmeli epey elektrikli bir dönem olacak.

Yeniayın yöneticisi durumundaki MARS ‘a baktığımızda 12. evde ve Terazi burcunda olduğunu görüyoruz, Akrepteki VENÜS ile birbirini ağırlayarak arka çıkıyor görünseler bile birbirlerine; aslında durum biraz karışık. MARS bulunduğu noktadan SATÜRN’le ve PLÜTON ile oldukça sert açılar yapmakta. LOKOMOTİF tip bir haritada Fokal durumda bu MARS. Yani ne mi demek istiyorum; bu süreçte vereceğimiz kararlar, atacağımız adımlar, harekete geçiş şeklimiz o kadar önemli durumda ki…Öfke ile kalkıp zararla oturmak da mümkün, pasif agresif bir tarzda “ama….., fakat….., aslına…..” ile başlayan bahane cümleleri ile kendi kendimize düşmanmışcasına sabote etmek de. Yaşamda yolumuza çıkan, yolumuza taş koyan, yolumuzdan saptıran ve de yola çıkarken elimizden tutmaya söz verenler ile şu an tanımakta zorlandığımız aynı kişileri bir bir ayıklayacağımız bir dönemden geçmekteyiz. Keza kendi içimizde belki de kendi kendimize ürettiğimiz korkular, acziyet deneyimleri, sıkı sıkı tutup da aman gitmesin aman bitmesin dediğimiz, takıntı yaptığımız kişi, durum ve olaylarla da baş başayız. Sadece ilişkiler ve takıntılarımız da değil aslında konu, bir o kadar da maddi anlamda sıkışıklıklar, borç- alacak konuları, miras, nafaka konuları, iki yakamızı bir araya getirmekte zorlandığımız ekonomik durumumuz da bu yeniayın başlıkları arasında.

MARS-VENÜS orta noktası URANÜS ile irtibatta ise, Yeni ay  Sheratan sabit yıldızı ile kavuşmuş bir URANÜS ile karşıt açıda ise ilk topun ağzında sallantıda olan ilişkilerimiz ve artık toksik etkisi ile bizi nefes alamaz hale getiren saplantılı bakış açılarımız, takıntılarımız olacaktır. URANÜS’ün kavuşumda olduğu Sheratan Sabit yıldızı 4 drc Boğa burcundadır, Mars ve Satürn özellikleri sergileyen bu sabit yıldız kişinin öfkeli ve gergin bir yapıya sahip olmasına işaret ettiği kadar, kazalara,yaralanmalara ve doğal afetlere de neden olmaktadır. Kişi dürtüsel davranarak, aptalca hatalar yapabilir bu etki ile zira içerisinde adeta kaynayan kazan varmışcasına basınç birikmiştir ve bir şekilde o sıkışıklığın dışarı çıkması gerekmektedir. Anın haritasında en büyük iyicil, kendi burcundaki JÜPİTER açısız olduğu için ne yöne çalışacağını da kestirmek mümkün olmuyor, küçücük bir kibritin tüm ormanı yakması gibi bir anda hiddetlenmek koca bir emeği çöpe de attırabilir bize aman dikkat edelim olur mu?

Yeniay gerçekleştikten sonra AY ilk açısını AY düğümleri ile yapacak. Kaderimize bizi pozitif anlamda taşıyan YENGEÇ burcundaki Kuzey Ay Düğümü ile üçgen açı yaparken, gelişmek, ilerlemek ve de büyümek istiyorsak belirli ölçüde kontrol etmemiz gereken, cebimize o burcun bonuslarını da alıp, ama asla da oylanarak zaman kaybetmemiz gereken OĞLAK burcundaki Güney Ay Düğümü ile sekstil açı yapacak. Üstelik de Kuzey Ay Düğümü kendi yöneticisinden alıyor bu açıyı, bu değerli bir durum ilerlemek adına açıkça söylemek isterim.

Ay Düğümleri kadersel yolculuğumuzun pusulasıdır, iki ayrı kutbun ucunda bulunan burçlardan birisi en iyi bildiğimizi, doğuştan getirdiğimizi, en aşina olduğumuzu anlatırken  diğeri de bilmek, öğrenmek için bu yaşamda oluş nedenimizdir. Bu noktadan devam edecek olursam önümüzdeki süreçte yaşamda eğer gelişmeye, farkındalıkla yol almaya, yaşam önümüze her ne sunarsa sunsun “vardır elbet bunda da bir hayr” deyip olan bitenin içinden alacağımız mesajı alıp önümüze bakmak istiyorsak, toksinleri atıp daha temiz ve pürü pak olmaya gönüllü isek, gerekirse elimize kendimiz alıp neşteri  bizim için elzem olan ruhsal ameliyatımızı yapabiliyorsak, bu yeniay dönemi bunun için biçilmiş kaftan. İlerlemek kaçınılmaz, değişim ise karşı konulmaz bu yaşamada biliyorsunuz siz de en az benim kadar ve bu dönem tüm  olan bitenler arasında sıkışıp kalarak kendimizi öfkenin, hırsın, intikamın, acziyet duygusunun pençesine düşürmeden ilerlemek de mümkün çünkü Yeniayın derecesi kaderimize giden sapakları aydınlatmakta, bırak diyor bize köhneleşmiş, sana hizmet etmeyen ve bitmesi artık gerekli olan konularını, olaylarını ; at üzerinden diyor korkuyu, zayıflığı, kuşku ve endişe yaratan takıntılarını, açık ol, esnek ol, değişime direnç gösterme diyor aslında.Hepimizin kaliteli bir yaşam sürmek adına her zaman yapması gerekenler aslında bunlar da bu defa URANÜS etkisi ile sistem diyor ki “şimdi sana tanınan süre doldu ve senin yap(a)madıklarını, görüp de kafanı kuma gömerek görmezden geldiklerini buyur işte sana gösteriyorum, artık bunu da görmem diyemezsin herhalde?” Ne kadar gizlesek de, görmezden gelsek de bazen kendimizden bile saklasak da bazı şeyleri aslında tüm bunları gören ve bilen biri var. Kim mi? Okumaya devam edin kim olduğu ile tanıştırayım sizi 🙂

Aşağıda sevdiğim yazarlardan Ahmet ALTAN’ın güzel bir yazısını bulacaksınız. Yazıma konu olan yeniay temasına öyle güzel oturdu ki yazdıkları. Buyurun, sizi kendi içinizdeki Akrep ile tanıştırayım…

Sevgi ve ışıkla gökyüzü rehberimiz olsun….

Hülya DEĞER  Dip.ASA

GİZLEDİĞİN HER ŞEYİ BİLİYORUM…

Bu cümleyi duyduğunda, bir dağ kartalının pençelerine yakalanmış zavallı bir saka kuşu

gibi titremeyecek kimse yoktur, şu koskoca yeryüzünün üstünde.

Gizlediğin her şeyi bildiğine inandığın biriyle karşılaştığında, ondan kurtulabilmek için onun yok olmasını, ölmesini bile isteyebilirsin.

Cinayet bile geçebilir bir an aklından.

Ve, korkunç gerçek şudur.

Gizlediğin her şeyi bilen biri var.

O, sensin.

Seni ölesiye, korkutan, geceleri rüyalarında, kabuslarında ortaya çıkan, bütün sırlarını bilen ve ölmesini dilediğin biri var, ruhunun derinliklerindeki o karanlıkların içinde.

Varlığının özü ve en büyük düşmanın, orada duruyor.

“Ben dürüstüm” dediğinde söylediğin yalanları hatırlayarak sana alaycı bir gülümsemeyle bakan o içindeki karanlık.

“Ben güçlüyüm” dediğinde yalnızlık karşısında nasıl solup canlanmak için insanların peşinde koştuğunu hatırlayarak seni küçümseyen o.

Bir “ soylu” olduğuna inanmak istediğinde, sırf seni yeterince istemedikleri için ruhunda yaralar açan ve seni, acıyla anacağın zavallı davranışlara itenleri hatırlayarak seni aşağılayan da o.

Gizlediğin her şeyi bilen biri o.

Ve sen , onu kimseye gösteremeyeceğini, sakat çocuğunu saklayan bir anne gibi onu yabancı gözlerden saklayacağını, ondan kurtulmaya çalışacağını ve ondan kurtulamayacağını biliyorsun.

Kimseye o gizlediklerini söyleyemeyeceksin.

Hiçbir zaman yeterince içten olamayacaksın.

Hep diğer insanlarla aranda bir sır olacak.

Ondan kurtulmak, onu unutmak isteyeceksin.

Yaşanmaya çalışılan aşklar, kendini sevişmenin ihtirasına terk etmek için duyulan arzular, çıkılan yolculuklar, binlerce yıldır yazılan sayfalar dolusu yazılar, güneşle sararmış meyvelerden yapılmış içkiler, bunların hepsi o karanlığın aşağılayıcı fısıltılarını duymamak için.

İçimizde taşıdığımız o korkunç düşman, sakladığımız her şeyi içine attığımız o gölgeli uçurum, o aşağılayıcı karanlık, işte o bizim ve belki de bütün insanlığın ana rahmi, kendimizi defalarca o karanlıktan doğuruyor, o sırlarla dolu uçurumdan her seferinde bir başka insan olarak tırmanıyor ve her seferinde birisine, bize elini uzatıp kendimizden bir başkası olarak doğmamıza yardım etmesi için yalvarıyoruz.

Aşk nedir, diye soruyorsunuz, aşk budur bence, bir insana, kendimizi kendi karanlığımızdan bir başkası olarak doğurmamıza yardım etmesi için yalvarmaktır.

Edebiyat budur, kendimizi kendi karanlığımızdan bir daha doğurmak için binlerce sayfa yazmak ve her sayfada bir doğum anının muhteşem acısını ve zevkini hissetmektir.

Sanat budur.

Bilim budur.

İyi olan ne varsa, o ölümcül karanlıktan doğar.

Kendimizi yeniden yeniden doğururuz.

Yeni birinin , içimizden , içimizi parçalayarak çıkışını hissederiz.

Yaşamak, bir başka biri olmaya çalışmaktır.

Söyleyemediğimiz sırlarımızı unutmaya çabalamak ve kendimizi defalarca doğurmaktır.

Kendinden korkmaktır yaşamak.

Kendi karanlığından saklanmak için bir başka karanlık aramaktır.

Kendini sürekli yeniden doğurmak ve her doğuruşta gizlenmesi gereken yeni sırlarla karanlığımızı biraz daha büyütmektir.

Şu korkunç cümleden kaçmak için çırpınmaktır.

GİZLEDİĞİN HER ŞEYİ BİLİYORUM

Yeryüzündeki bütün insanları bu tek cümleyle korkutabilirim.

İnsanoğlu ne sağlarsa bu korkudan ve karanlıktan sağar.

Ve, herkesin söylenmeyecek sırları vardır.

Ve , kimse yeterince içten olamaz.

Kimsenin kimseyi tam olarak tanıyamaması, içinde korkunç yalanların, utandırıcı hayallerin, aşağılanmayla lekelenmiş yaşanmışlıkların, kırılmış gururların, sevgiyle büyümüş nefretlerin saklı olduğu karanlığı herkesin herkesten saklamasındandır.

Kendimizden bile saklamaya uğraşırız o karanlığı.

O yüzden kendimizi bile tam olarak tanıyamayız.

Ve, o karanlık, iyilikler kadar kötülükler de vardır.

Bir memesiyle iyiliği, bir memesiyle kötülüğü emziren canavardır o.

Her sır yeni bir sırrı doğurur, her yalan yeni bir yalanı, her aldatış yeni bir aldatışı, her nefret yeni bir nefreti, en yakınımızı vurmak için içimizde bilinen her bıçak yeni bir bıçağı, her yara yeni bir yarayı….

Bütün bunlardan kurtulmak için kendimizi yeniden yeniden kendi karanlığımızdan doğururuz.

Aşk oradan doğar.

Sanat oradan doğar.

Ve, doğduğumuz yerden yaralarız kendimizi.

Doğduğumuz yerden öldürürüz.

Bütün insanları korkutan cümle şudur:

–Gizlediğin her şeyi biliyorum.

Ve , gerçek şudur….

Gizlediğin her şeyi bilen biri var.

Ve sen onu öldürmeye uğraştıkça o, seni doğuracaktır.

Tek bir cümleyle hep ölüp, hep doğacaksın.

Çünkü, gizlediğin her şeyi bilen biri var.

Ve , o sensin….

AHMET ALTAN 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s